Bu Kadar Muhacirin Türkiye'de Ne İşi Var?

Son yıllarda Türkiye'ye ciddi bir göç var. Bunu söylerken ekseriyetle aklımıza Suriyelilerin geldiği malum. Evet gerçekten de şuan ülkemize dışarıdan gelen nüfusun çoğunluğunu teşkil ediyorlar. Tabi onların dışında Turan coğrafyasından gelenler, Pakistan'dan gelenler, Afganistan'dan gelenler...
 Dışarıdan aldığımız göçün en önemli sebebi hiç şüphesiz savaş.  Bununla birlikte işsizlikten ötürü ülkesini terk edip memleketimize yerleşenlerin sayısı da az değil. Yabancı evlilikler de azımsanamayacak kadar çok.
Ama burada pek çoğumuzun gözden kaçırdığı bir duruma değinmek istiyorum. Bu yüzden de meseleyi daha özele indirip sadece muhacirlerle alakalı olan kısımdan bahsedeceğim. Yani ülkemize hicret eden Doğu Türkistanlılar ve Suriyelilerden...
Söylenilenlere göre ülkemizde şuan 3 milyondan fazla Suriyeliyi misafir ediyoruz. Bu misafir tanımına takılacağınızı şimdiden tahmin ediyor ve bunun üzerinde durmadan okumaya devam etmenizi rica ediyorum.😊 Evet 3 milyondan fazla Suriyeli misafir... Bununla beraber sayısını bilmediğim ama Suriyelilerle mukayese edilemeyecek kadar hatta binlerle ifade edilebilecek kadar az Uygur Türkü kardeşimiz de aynı şekilde anayurduna hicret etmiş durumda. Doğu Türkistan'da ki büyük zulmün detaylarına girmek bu yazının konusu olmadığı için sadece atayurdumuzdan hicretle gelen kardeşlerimizin kadın-erkek, genç-yaşlı vb. ayırt etmeksizin hepsinin muhacir olduğu ve başımızın üstünde yeri olduğu ayrıntısına değinmek istiyorum.
Suriyeli kardeşlerimiz de durum biraz farklı. Savaşma imkanı olan ve eli silah tutan gençlerin mutlak surette vatanını müdafaa etmek için topraklarında olması gerektiğine inandığımdan, onların yalnızca kadınlarını, çocuklarını, yaşlılarını, hastalarını yani eli silah tutamayacak durumda olan gerçek mazlumlarını muhacir kabul ediyorum kendi adıma. Velhâsılı kelâm muhacirden kastımızın ne olduğunun anlaşıldığını düşünerek asıl meseleye geliyorum.
Yukarıda saydığımız ve belki bilmediğimiz başka sebeplerle de bir şekilde ülkemizde ciddi bir nüfus artışı var. Bunlar konunun zâhirî boyutu. Yani politikayla, bir takım istatisliklerle vs alakalı olan kısım. Birde işin bâtınî boyutu var. Yani bu kadar Müslümanı, muhaciri, garibanı Anadoluya göndererek Rabbimiz neyi murâd etmiş olabilir?
İşte tam burada hoşumuza gitmeyecek çirkinlikler gün yüzüne çıkıyor. Hani hep deriz ya " Bizim dedelerimiz vaktiyle cihad etmiş, mücadele vermiş. Bu topraklar bize böylelikle vatan olmuş. O zaman Suriyeliler de gitsin savaşsın." Evet çok doğru. Peki vaktiyle bu yurt bize vatan olarak kalsın diye mücadele veren alnı secdeli, dili zikirli, imanlı atalarımız, mücahid atalarımız ne için şehit oldular? Biz bu şehadete layık mıyız bugün? İşte yine atalarımızın tabiriyle zurnanın zırt dediği yer...
Bu topraklar İslâm yurdu kalsın, ezanlar okunsun,namazlar kılınsın, hanımlar tesettürüyle iffetiyle yaşasın diye biz çok şehit verdik ki hâlâ da vermekteyiz. ( Bu vesileyle ALLAH hepsinin makamını âli kılsın ve bizlere de şefaatlerini nasip etsin.)
Amaa gel gelelim o şehitlerin torunları bugün caminin yolunu bilmeyen bir nesil oldu. Erkekler hanımlarını, kızlarını kıskanmıyor; hanımlar evde dahi giyilmekten haya edilmesi gereken vaziyetlerde sokaklarda geziyor; bazı semtlerimize ise sanki bu din bu Türklük hiç uğramamış gibi...
Gençler serkeş, başıboş, alkole sigaraya müptela, namahreme düşkünlükleri ayyuka çıkmış, Kimse nikahlı değil ama herkes nikahlı gibi yaşıyor. Kampüsler ahlaksızlık yuvası, televizyon girmeyen ev neredeyse kalmamış ve izlenilenler dehşet verici. İnanır mısınız bilmem zaman zaman televizyonda gördüklerimi "Bunları insanlar hakikaten anne-babasıyla karısı- kocasıyla veya çocuğuyla izliyor mu yani" diye düşünürdüm.
Şuan memleketimizde olan kepazelikleri saymaya kalksam sanıyorum bu yazıyı okuyanların memlekete dair umutlarını yok etmiş olurum ALLAH muhafaza. Zira benim de ahvalimize bakıp "Böyle bir toplumun neyinin milliyetçiliğini yapacaksın? İslâm ile Türklük mü kaldı bu insanlarda?"  dediğim zamanlar oldu.
Hülâsa insanlarımızın namazı, orucu ve dinin çoğu gereğini terk ettiği, hatta bir ev bir araba almak için  Kuranı Kerim'de "ALLAH VE RESULÜNE SAVAŞ AÇMAK" diye tabir edilen faizli banka kredileri çektiği, kadınların özür dileyerek söylüyorum çırılçıplak gezdiği, annelerin anneliği babalarınsa erkekliği unuttuğu, müsriflikte inanılmaz seviyelerde gezen, bir kahveye bir yemeğe bir kıyafete dünyanın parasını verirken asla ama asla açlık çeken ihtiyaç sahibi kardeşini aklına getirmeyen, keyfini ve isteklerini putlaştırmış bir milletin olduğu topraklara birden bir göç başladı ki... Arap topraklarından, atayurdumuzdan... gelenlere bakıyorsun bizim gibi değiller. Kadınlar tesettürlü, insanlar Kuranı Kerime yüz çevirmemiş hele ki o Uygurlar yok mu? Aman Ya Rabbi nasıl bir iman nasıl bir ahlak nasıl bir Müslümanlık! MaşaALLAH! Çok Doğu Türkistanlı tanıdım bugüne kadar. Pek çok kez medreselerine, evlerine misafir oldum. Şunu çok net söyleyebilirim ki istediği kadar yoksul olsun, bir Uygur mutlak surette çocuğunu hafız yapar. Bu yüzden onların çocukları çok ahlaklıdır.  Kadınları, yabancı bir erkekle konuşmaktan haya eder. Ekseriyetle çarşaf-ı şerif ve peçe kullanırlar. Erkekler yabancı bir kadın gördükleri ortama girmez, farkında olmadan bulunduğunuz odaya girdiyse özür dileyerek bazı zamanlar tek kelâm dahi etmeden geri döner. Ben İslam ahlâkını pek çok açıdan Uygurlarda gördüm. Onlar sanki Türklüğün bozulmadığı devirden hicret etmiş gibiydiler.
Şer görünende hayır vardır. 
Bu insanları buraya ALLAH gönderdi. Bu insanları buraya ALLAH, bizi helak etmemek için gönderdi. Biz Kurandan yüz çevirdiğimiz anda ALLAH buraya yüzlerce, binlerce hafız gönderdi. Çin zulmü altında hafızlık yapamayan muhacirler Anadolu topraklarında hafızlık yapmaya başladı, kadınlarımız soyunuyordu ALLAH tesettürlü hanımlar yolladı. Akın akın mazlumlar, namazında tesettüründe insanlar, hafızlar geldi.
Bu ne demek?
ALLAH, kendi kelamının okunduğu, dininin yaşandığı yeri helak eder mi? İşte tüm bu mümin muhacirler sayesinde ALLAH buraya rahmetini yağdırıyor. ALLAH, biz helak olmayalım diye bize rahmet vesilesi olan kullar yolladı. Bunu tüm kalbimle söylüyorum ki muhacirler, Cenabı Hakkın Anadolu topraklarına hediyesidir. Bu toprakların bir tarihi, tarihinden gelen büyük bir önemi ve sorumululukları var. Biz adam olmayı unuttuğumuz için kendimizi zor kurtarıyoruz. Bizim, bütün Türkleri tek çatı altında toplamak gibi bir vazifemiz var. Bizim, ümmete lider olmak, onları kafirin zülmünden kurtarmak gibi bir vazifemiz var. Bu vazifeyi bize tarih yüklüyor. Bütün ümmet bize bel bağlamış, Türk dünyasının başkenti bu topraklar. Daha da önemlisi kutsal emanetler bizde ve bu hilafetin yeniden Türklerin eline geçeceğinin işareti. Ben söylemiyorum bunu, alimler söylüyor. Yeniden dünyaya hâkim olacağız ama daha televizyonun başından kalkamıyoruz.
İşte bu yüzden o muhacirlerin ellerini öpüp " Sizden ALLAH razı olsun, biz isyan ettik biz yoldan çıktık ama ALLAH sizi vesile ederek vatanımıza rahmet ediyor" dememiz gerekiyor. Bu mübarek topraklar, üzerinde ALLAH diyen müminlerin; şehit olan yiğitlerin; vatana can suyu olacak ehli sünnet alimlerin ve onların talebelerinin ve pek tabi bize dua eden mazlumların, muhacirlerin duası hürmetine ayakta kalıyor. ALLAH hepsinden razı olsun.
Sizler de bundan sonra gördüğünüz muhacirlere sahip çıkmakla dertlenip hem ensar olmak sevabına nail olabilir hem de vatanımıza rahmet vesilesi olan mazlumlara yardım ederek bu rahmeti bu  sınırlarda tutmayı sağlayarak vatana hizmet etmiş olabilirsiniz.
ALLAH. yarattıklarındaki hikmetleri görmeyi her zaman hepimize nasip etsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Kalpten Kalbe Yol Vardır (Fi'l Kalbi Mine'l Kalbi İle'l Kalbi Sebila) "

İstanbul'da Bulunan Ama İstanbul'dan Olmayan Bir Mekan: Pendik Kemal Tahir Kütüphanesi

"... Ve Cihan, Gönül Kadar Geniş Değildir."