TÜRKİSTAN"DAN, ARAKAN"A UZANAN KURTULUŞ REÇETEMİZ
Hep şunu söylerim "Yarın bir gün ölen çocuklar ve kadınlar, haksız yere öldürülen insanlar, bugün bizi katleden yahudiler bile olsa bunun adı zulüm olurdu" Zulmün ve mazlumların kendi içlerinde tek millet olduğu şiarına sahip olduğumuz ve haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır hadisi şerifinin bahsettiği şeytan olmamak için kim olursa olsun mazlumdan, masumdan yana olmak ve elimizden ne geliyorsa zulme karşı onu yapmak gerektiğini düşünüyoruz.
Uzun, çok uzun yıllardır mazlum-ezilen vb. sözcükler Müslümanlar ile özdeşleşmiş durumda. (Burada bir parça Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye özlemi sezebilirsiniz.) Uzun yıllardır yalnızca biz ölüyor, biz eziyet çekiyoruz, bizim topraklarımız işgal ediliyor. Lakin kendi içimizde bile parçalanmışız. Bir bedeninin azalarıydık biz, şuan bir elin parmağının diğer parmaktan haberi yok.
Ümmetin ahvali hakkında çok şeyler yazılıp çizilebilir lakin mesele şuan bu değil. Mesele bu zulüm diyarında bizim safımızın neresi olduğu. Bulunduğumuz noktadan ALLAH razı mı en önemli mesele bu. Kimse değil yahu! Siyasi partilerimizin yönetimleri değil, bağlı bulunduğumuz şu veya bu grup değil! ALLAH! ALLAH razı mı? Vicdanımız rahat mı demiyorum bakın. Zira vicdanımızın rahatsız olması kendiliğinden olmaz. Evvela bir dert ile alakadar oluruz, empati kurarız, en sonunda vicdanımız sızlar. Yani öyle gökten bir sıkıntı inmiyor gönüllerimize. Önce ALLAH'ın rızasına ne denli yakın olduğumuzu sorgularsak, vicdan azabı ve vicdan azabının yüklediği sorumluluk hissi peşinden gelecektir.
Bakın son 3 günde 3 bin Müslüman kardeşimiz Arakan'da şehit edildi. Yakıldılar, dayak yediler, işkence gördüler, bedenleri paramparça oldu. Sahabi efendilerimizin, Mekke müşriklerinden gördüğü zulmü aratmayan işkenceler karşısında Bilali Habeşi'nin, Hz. Ammar'ın, Hz. Yasir'in, Hz. Sümeyye'nin, Hz. Habbap'ın durumu neyse bugün Arakanlı kardeşlerimizin durumu o dur. Rahat yataklarından, sabah namazına kalkmayan biz gafiller bu duruşu anlayamayız.
Yalnızca Arakan değil... Çoğu kimsenin haritada ki yerinden dahi haberdar olmadığı, Çin zulmü altında 70 küsur yıldır inleyen, Osman Baturun mirası Doğu Türkistan, Şeyh Şamil'in göz bebeği Çeçenistan, Mısır, Filistin, Suriye, Kuzey Irak ( K. Irak Türkmenlerinin uğradığı Barzani zulmünden bahsediyorum.) ve belki daha fazlası... Bunlar yalnızca silahlı zulme maruz kalan mazlumların bir kısmı. Zulüm çok çeşitli olarak Türkiye ve birçok ülkede varlığını gizli ve tehlikeli biçimde sürdürüyor ama meselenin bu yönünden de şuan bahsetmeyeceğim. Maalesef basın yansıtmadıkça bu konular üzerine kafa yormuyoruz.
İslam coğrafyasında ki mazlumlar saymakla anlatılacak gibi değiller. Peki neden? Müslümanın kaderi her daim katledilmek mi? Kuzu kuzu sıranın bize gelmesini mi bekleyeceğiz? Bu Müslümanlık değil! Müslüman cesur olur, gözü kara olur! Bizim bir mücadelemiz, bir ülkümüz olmalıydı. Biz oturup ağlaşan koca kadın misali ah vah eden kimseler olmayı imanına yediremeyip, mazlumun kabul olmuş duası olup, zalimin beynine gülle gibi inmeliydik! Nefret etmeliyiz, yüzümüz kızarmalı yattığımız yerden sitem etmekten, sızlanmaktan. Biz bu değiliz! Cihana hükmettiğimiz, mazlumun gözünün yaşını sildiğimiz günler düş değildi! Ortadoğunun ahvali, Türk'ün uzun yıllık uykusunun bugüne yansıyan neticesidir.
Bu coğrafya bu hale nasıl geldi?
Biz saltanatımzı, şuurumuzu yitirdiğimiz gün ümmetin kaleleri bir bir düştü. O halde bu ümmet düştüğü yerden kalkmalı! Bu ümmet Türk'ün bağrında dirilmeli!
Bir günde zulmün olduğu yerlere gidip, o insanları kurtarmak hayal kurmak olur. Bu millet, mazluma ana gibi şefkat gösterip yaralarını saracak öze de, baba gibi otoritesiyle cihanı titrecek güce de sahip. O halde bu milleti yeniden diriletecek formülü hayata geçirecek işler yapmak ihtiyacımız olan şeydir. Yani yeniden Türk milletini İslamla kendine getirmek, Türk milliyetçiliği şuurunu "doğru" özümsemek...
Türk-İslam Ülküsünün, evvela Türk milletinin sonra ümmetin en son olarak tüm insanlığın kurtuluş reçetesi olduğunun farkına varmalı ve milletimizin zihnini, kırk türlü dalavereyle işgal etmiş ideolojik çöplükten arındırmalıyız. Bütün insanlığın bir an da uyanmasını ve hepsinin milliyetçi-mukaddesatçı mücahidler olmasını beklemiyoruz. Biz, bir kavmin içinde bir avuç adanmış ruhun geri kalanları uyandırıp, hakikate yönlendireceğine, mayamızdaki güzellikleri uyandıracağına inanıyoruz. Bu adanmış ruhlardan biri olmak mecburiyetini vicdanımızda hissediyoruz. ALLAH, niyetimizde muvaffak etsin.
Cümle mazlumları ALLAH kelamının birleştiriciliğinde kucaklayacağımız, onlara öncülük edeceğimiz günleri bizler inşa edeceğiz biiznillahi teala.
Ve şuna kendi yaşantımda şahit olduğum için kalpten inanıyorum ki bir dert ile canı gönülden dertlenene ALLAH fırsat kapıları açıyor, yaralara merhem olmayı nasip ediyor. Yeter ki ısrarla dua edelim, yalvaran bir edayla Cenabı Hakkın bizleri, zalimden intikam almaya memur etmesini isteyelim. Hayatımızda bu sorunlara da yer verelim. Hatırlatmak isterim ki "Tek başıma ne yapabilirim ki?" diyenler "Benim üzerime düşen nedir?" dediği gün cihanın çehresi değişecektir. Kendinizi küçümsemeyin. Tek bir hareketinizle kimlerin hayatına, kimlerin gönlüne dokunacağınızı siz bile bilemezsiniz.
Türk- İslam mütefekkiri Arvasi Hocaya hürmetle...
Uzun, çok uzun yıllardır mazlum-ezilen vb. sözcükler Müslümanlar ile özdeşleşmiş durumda. (Burada bir parça Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye özlemi sezebilirsiniz.) Uzun yıllardır yalnızca biz ölüyor, biz eziyet çekiyoruz, bizim topraklarımız işgal ediliyor. Lakin kendi içimizde bile parçalanmışız. Bir bedeninin azalarıydık biz, şuan bir elin parmağının diğer parmaktan haberi yok.
Ümmetin ahvali hakkında çok şeyler yazılıp çizilebilir lakin mesele şuan bu değil. Mesele bu zulüm diyarında bizim safımızın neresi olduğu. Bulunduğumuz noktadan ALLAH razı mı en önemli mesele bu. Kimse değil yahu! Siyasi partilerimizin yönetimleri değil, bağlı bulunduğumuz şu veya bu grup değil! ALLAH! ALLAH razı mı? Vicdanımız rahat mı demiyorum bakın. Zira vicdanımızın rahatsız olması kendiliğinden olmaz. Evvela bir dert ile alakadar oluruz, empati kurarız, en sonunda vicdanımız sızlar. Yani öyle gökten bir sıkıntı inmiyor gönüllerimize. Önce ALLAH'ın rızasına ne denli yakın olduğumuzu sorgularsak, vicdan azabı ve vicdan azabının yüklediği sorumluluk hissi peşinden gelecektir.
Bakın son 3 günde 3 bin Müslüman kardeşimiz Arakan'da şehit edildi. Yakıldılar, dayak yediler, işkence gördüler, bedenleri paramparça oldu. Sahabi efendilerimizin, Mekke müşriklerinden gördüğü zulmü aratmayan işkenceler karşısında Bilali Habeşi'nin, Hz. Ammar'ın, Hz. Yasir'in, Hz. Sümeyye'nin, Hz. Habbap'ın durumu neyse bugün Arakanlı kardeşlerimizin durumu o dur. Rahat yataklarından, sabah namazına kalkmayan biz gafiller bu duruşu anlayamayız.
Yalnızca Arakan değil... Çoğu kimsenin haritada ki yerinden dahi haberdar olmadığı, Çin zulmü altında 70 küsur yıldır inleyen, Osman Baturun mirası Doğu Türkistan, Şeyh Şamil'in göz bebeği Çeçenistan, Mısır, Filistin, Suriye, Kuzey Irak ( K. Irak Türkmenlerinin uğradığı Barzani zulmünden bahsediyorum.) ve belki daha fazlası... Bunlar yalnızca silahlı zulme maruz kalan mazlumların bir kısmı. Zulüm çok çeşitli olarak Türkiye ve birçok ülkede varlığını gizli ve tehlikeli biçimde sürdürüyor ama meselenin bu yönünden de şuan bahsetmeyeceğim. Maalesef basın yansıtmadıkça bu konular üzerine kafa yormuyoruz.
İslam coğrafyasında ki mazlumlar saymakla anlatılacak gibi değiller. Peki neden? Müslümanın kaderi her daim katledilmek mi? Kuzu kuzu sıranın bize gelmesini mi bekleyeceğiz? Bu Müslümanlık değil! Müslüman cesur olur, gözü kara olur! Bizim bir mücadelemiz, bir ülkümüz olmalıydı. Biz oturup ağlaşan koca kadın misali ah vah eden kimseler olmayı imanına yediremeyip, mazlumun kabul olmuş duası olup, zalimin beynine gülle gibi inmeliydik! Nefret etmeliyiz, yüzümüz kızarmalı yattığımız yerden sitem etmekten, sızlanmaktan. Biz bu değiliz! Cihana hükmettiğimiz, mazlumun gözünün yaşını sildiğimiz günler düş değildi! Ortadoğunun ahvali, Türk'ün uzun yıllık uykusunun bugüne yansıyan neticesidir.
Bu coğrafya bu hale nasıl geldi?
Biz saltanatımzı, şuurumuzu yitirdiğimiz gün ümmetin kaleleri bir bir düştü. O halde bu ümmet düştüğü yerden kalkmalı! Bu ümmet Türk'ün bağrında dirilmeli!
Bir günde zulmün olduğu yerlere gidip, o insanları kurtarmak hayal kurmak olur. Bu millet, mazluma ana gibi şefkat gösterip yaralarını saracak öze de, baba gibi otoritesiyle cihanı titrecek güce de sahip. O halde bu milleti yeniden diriletecek formülü hayata geçirecek işler yapmak ihtiyacımız olan şeydir. Yani yeniden Türk milletini İslamla kendine getirmek, Türk milliyetçiliği şuurunu "doğru" özümsemek...
Türk-İslam Ülküsünün, evvela Türk milletinin sonra ümmetin en son olarak tüm insanlığın kurtuluş reçetesi olduğunun farkına varmalı ve milletimizin zihnini, kırk türlü dalavereyle işgal etmiş ideolojik çöplükten arındırmalıyız. Bütün insanlığın bir an da uyanmasını ve hepsinin milliyetçi-mukaddesatçı mücahidler olmasını beklemiyoruz. Biz, bir kavmin içinde bir avuç adanmış ruhun geri kalanları uyandırıp, hakikate yönlendireceğine, mayamızdaki güzellikleri uyandıracağına inanıyoruz. Bu adanmış ruhlardan biri olmak mecburiyetini vicdanımızda hissediyoruz. ALLAH, niyetimizde muvaffak etsin.
Cümle mazlumları ALLAH kelamının birleştiriciliğinde kucaklayacağımız, onlara öncülük edeceğimiz günleri bizler inşa edeceğiz biiznillahi teala.
Ve şuna kendi yaşantımda şahit olduğum için kalpten inanıyorum ki bir dert ile canı gönülden dertlenene ALLAH fırsat kapıları açıyor, yaralara merhem olmayı nasip ediyor. Yeter ki ısrarla dua edelim, yalvaran bir edayla Cenabı Hakkın bizleri, zalimden intikam almaya memur etmesini isteyelim. Hayatımızda bu sorunlara da yer verelim. Hatırlatmak isterim ki "Tek başıma ne yapabilirim ki?" diyenler "Benim üzerime düşen nedir?" dediği gün cihanın çehresi değişecektir. Kendinizi küçümsemeyin. Tek bir hareketinizle kimlerin hayatına, kimlerin gönlüne dokunacağınızı siz bile bilemezsiniz.
El değmemiş bahçelerden ırkım ahlâk dererken
Vatan aşkı imanla gönülde sulanacak
Kendini kaybetmiş Türk, kendisini ararken
Ve ufuktan Türk-İslâm güneşi parlayacak!
Vatan aşkı imanla gönülde sulanacak
Kendini kaybetmiş Türk, kendisini ararken
Ve ufuktan Türk-İslâm güneşi parlayacak!
SEYYİD AHMET ARVASİ
Türk- İslam mütefekkiri Arvasi Hocaya hürmetle...
Yorumlar
Yorum Gönder